
01 Nis Meme Kanseri
Yapılan istatistik çalışmalarına göre günümüzde her 8 kadından 1’i hayatı boyunca meme kanseriyle karşı karşıya kalma riskiyle yaşamaktadır. Kadınlarda görülen kanserlerin %33’ünü, tüm kanser hastalarının ise %20’sini meme kanseri oluşturmaktadır. Meme kanseri kadınlara oranla erkeklerde çok nadir görülmektedir. Ancak hastalık geliştiğinde seyri daha hızlı ve agresiftir. Her 100 meme kanseri vakalarının %1’i erkeklerde görülmektedir.
En çok 50-70 yaş aralığında görülen meme kanserinde risk ailede meme kanseri öyküsü bulunduğunda artmaktadır. Anne ya da kardeşinde meme kanseri görülen kişilerde hastalığın riski 3 kat artabilmektedir. Bu nedenle, ailesinde meme kanseri olan kişilerin kontrollerini aksatmadan düzenli olarak yaptırmaları önerilmektedir.
Meme kanser, meme dokusundaki süt kanalını oluşturan ve süt yapıcı hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalmasıyla ortaya çıkmaktadır. Meme kanserine neden olan hücrelerin çoğalması ve büyümesi oldukça zaman alır. Ancak çoğaldıktan sonra hücreler lenf ve kan yoluyla vücudun diğer organlarına yayılabilir.
Meme kanseri belirtilerini şöyle sıralayabiliriz;
- Meme üzerinde genellikle ağrısız, hareket ettirilebilen veya yerinden oynamayan, sert yapılı bir kitle.
- Meme cildinde kızarıklık, morluk, yara, damar genişlemesi, içeri doğru çöküntü, yaygın küçük şişlikler, portakal kabuğu görüntüsü.
- Gözle görülebilir şekilde, meme boyutunda veya şeklinde değişiklik.
- Meme başı ve çevresinde, renk ve şeklinde değişiklik, meme başında genişleme, düzleşme, içe çökme, yön değiştirme, kabuklanma, çatlaklar ve yaralar.
- Meme başından kanlı veya kansız akıntı gelmesi.
- Koltuk altında görülebilen, elle fark edilen ağrılı ya da ağrısız şişlikler.
Meme kanserinin nedeni tam olarak bilinmese de kalıtım, beslenme şekli, sosyo-ekonomik durum, regl durumu, doğumlar, doğum kontrol hapları gibi birçok faktörden bahsedilebilir.
Meme kanseri için bazı risk faktörlerini şu şekilde sayabiliriz:
- Anne ve kız kardeş gibi birinci derece akrabasında meme kanseri olanlar,
- Hiç doğum yapmamış olanlar,
- Hiç emzirmemiş olanlar,
- 30 yaşından sonra ilk doğumunu yapmış olanlar,
- 50 yaşın üzerinde olanlar,
- Erken ilk adet (12 yaşından önce), geç menopoz (50 yaşın üstü)
- Şişman ve aşırı alkol kullanan kadınlar,
- Kanserin daha önce bir memede görülmesi ( diğer memede de görülme riskini artırır)
- Meme kanseri (BRCA) geni taşıyanlar,
- İlk doğum öncesi uzun süre doğum kontrol hapı kullananlar.
Meme kanserinde en önemli konu, kan ve lenf yolu ile diğer organlara yayılmadan tanının konmasıdır. Bu aşamada bir tanı konursa tedavi oranı çok yüksektir. Bu nedenle, meme kanserinde erken teşhis çok önemlidir. Memenin temel görüntüleme yöntemi mamografidir. Ultrasonografi ise mamografiyi tamamlayıcı olarak kullanılan önemli bir görüntüleme modalitesidir. Genç yaş grubunda primer (birinci) tercih ultrasonografi olmaktadır.
Ayrıca kadınların her ay kendi kendilerine yapacağı kontrol, meme kanserinin erken teşhisine olanak tanımaktadır. Bu kontrol, genellikle adetin bitiminden itibaren 4-5 gün sonra yapılmalıdır. Kendi kendine meme muayenesinde, ayna karşısında eller bele konularak önce memelerin simetrik olup olmadığı kontrol edilir. Memelerde görünür bir kitle araştırılır, meme derisinde herhangi bir çöküntü veya renk değişikliği olup olmadığına bakılır. Eller yukarı kaldırılarak aynı incelemeler tekrarlanır. Daha sonra yatarak muayeneye geçilir. Muayeneye önce sağ memeden başlanır. Daha rahat muayene edebilmek için sağ omuz-sırt altına küçük bir yastık konulur. Sağ el başın arkasına yerleştirilir.
Muayene sol elin orta üç parmağının üst-iç kısımları ile gerçekleştirilir. Memebaşı çevresinden başlayarak ve meme dokusuna hafifçe bastırarak saat yönünde halkasal hareketler ile herhangi bir duyarlılık veya kitle olup olmadığı kontrol edilir. Tüm meme muayene edildikten sonra koltukaltına bakılır. Aynı şekilde sol meme ve koltukaltı da değerlendirilir. Bu şekilde, her ay kendi muayenesini yapan kadınlar, kendi meme dokularını tanıyarak bunun dışında oluşan farklılıkları çabucak fark edebilir. Memesinden hiçbir şikayeti veya kitlesi olmayan kadınlarda olası bir meme kanserine erken dönemde tanı koymak için genellikle 40 yaşından sonra tarama yöntemlerine başlanmalıdır.
Memede ele gelen kitlelerin %90’ı kanser değildir. Genç yaşlarda fibroadenom veya kist denen kanser olmayan kitleler çok görülür. Orta ve ileri yaşlarda fibrokistik değişiklikler ele kitle olarak gelebilir. Kitlelerin ağrılı veya ağrısız olması bunun kanser olduğu anlamına gelmez. Ancak meme de ele gelen farklı bir yapı veya kitlenin ne olduğunun mutlaka aydınlatılması gerekmektedir. Ağrısız olması bunun önemli olmadığını göstermez. Meme de kitle fark edildiğinde mutlaka doktora başvurmak gerekir.
Düzenli yapılan egzersizin psikolojik ve fiziksel olarak iyi olma halini geliştirdiği, hayatı tehdit eden kardiyovasküler hastalık, inme ve kanser gibi hastalıkların riskini azalttığı bilinmektedir. Kanser ölümlerinin üçte birinden fazlasının ve kalp hastalıkları, inme ve tip II diyabet hastalıklarının yaklaşık %80’inin fiziksel inaktivite, sağlıksız beslenme, sigara ve alkol kullanımı gibi davranışsal risk faktörlerinin yok edilmesi ile önlenebileceği düşünülmektedir. Kanserin sadece %5-10’u genetik yatkınlığa bağlı iken, geriye kalanı çevresel ve yaşam biçimi faktörlerine bağlıdır. Egzersiz şeklinde yapılan fiziksel aktivitenin, meme kanseri riskini azalttığına ilişkin kanıtlar artmaktadır. Haftada en az 1 – 2 saatlik hızlı yürüyüşler, kadındaki meme kanseri riskini %18 oranında azaltmaktadır. Eğer bu yürüyüş, haftada 10 saat olursa, risk oranı biraz daha azaltmaktadır.
Düzenli ve zorlayıcı egzersizin kansere karşı güçlü bir önleyici tedavi sağladığı ve insidans düzeyini %40 oranında azaltma potansiyeli olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. En yüksek önleyici etki meme ve kolorektal kanserler üzerindedir. Kanser tanısı sonrası verilen egzersiz reçetesinin cerrahi sonuçları geliştirmede, hissedilen yakınmaları azaltmada, radyasyon ve kemoterapiye bağlı yan etkilerle baş etmede, fiziksel işlevi sürdürme veya arttırmada, psikolojik sağlığı geliştirmede, yağ alımını ve kas-kemik kaybını azaltmada ve yaşam süresini uzatmada olası yararları çoktur. Bu nedenle, düzenli egzersiz yapılması tüm popülasyona olduğu gibi, özellikle kanser açısından yüksek riskteki kişilere önerilmelidir.
Medikal Fizik Uzmanı
Öğr. Gör. Türkan Alkan Özbay