Yaşlanma Karşıtı ( Anti-Aging ) Stratejileri

Yaşlılık fizyolojik, sosyolojik ve psikolojik tanımları farklı ve toplumdan topluma değişen göreceli bir kavram olmakla birlikte kaçınılmaz olan ve herkesin başına gelen bir süreçtir.  Biyolojik olarak yaşlılık iç (gelişimsel ile kalıtsal) ve dış (canlı moleküllerde oluşan hatalar hasarların oluşmasına bu ise fizyolojik aktivitelerde kayıplara neden olur) etkenler sonucu oluşan bir durumdur.

Yaşlılık için olgunluk sonrası azalan homeostazis ve artmış hassasiyet tanımını yapmak mümkündür. Bu süreçte gerçekleşen doğal aşamalar ise çocukluk (puberte), genç erişkinlik (matürasyon) ve orta-ileri yaşlar (geri dönüş) olarak karşımıza çıkmaktadır. Normal yaşlanma herkeste görülen fizyolojik azalmayı(menapoz, vb)  alışılmış yaşlanma ise sıklıkla karşılaşılan patolojik olayların tamamını (koroner damar hastalıklarını ve benzerlerini) ifade etmektedir

Günümüz dünyasındaki teknolojik gelişmeler bilim ve tıp dünyasına da yansımış bu durum ise insanların yaşamının uzamasına ve yaşlanma konusunda yeni çalışmaların yapılmasına zemin hazırlamıştır. Yaşlılıkla ilgili çalışmalar ise özellikle yaşlanmanın yavaşlatılması yani anti-aging ve yaşam kalitesinin artırılması konusunda olmuştur.

En önemli yaşlılık belirtileri ciltteki kırışıklıklar, saçlardaki beyazlar ile kıl kaybı, ağrı ve sızıların artması, enerjide azalma, bağışıklığın zayıflaması, yorgunluk, işitme kaybı ile görme bozukluklarının başlaması ve kas kitlesinin azalmasıdır. Bilim adamları yaşlanmayı sistemlerin zamanla bozulması ve tahribata uğrama süreci olarak tanımlanmaktadır7. Yaşlılığı hızlandıran etkenler arasında nükleer radyasyon, ultraviyole ışınları, çevre kirliliği gibi unsurlar da bulunmaktadır. Çünkü bu unsurlar yaşlanmanın temelini oluşturan serbest radikal oluşumunu da hızlandırmaktadır.  Serbest radikallerin en önemli özelliği çok aktif parçacıklar olup protein, yağ, DNA gibi moleküllere saldırarak onları oksitlendirerek, vücuda zararlı hale gelmesine neden olabilir.

Yaşlanmanın hızı hayat tarzı ve kalıtımsal nedenlerden dolayı da etkilenmektedir. Genetik faktörleri kontrol etmek şimdilik fazla mümkün olmamakla beraber sağlıklı ve düzenli egzersiz yapılacak bir yaşam tarzı vücudun fonksiyonlarının kaybının ve yaşlılığın yavaşlaması anlamına gelmektedir.  Kompleks bir olay olan yaşlanma ile yaşanan sorunlar arasında diabet, katarakt, kalp hastalıkları, eklem hastalıkları en büyük sağlık sorunları arasında bulunmaktadır.

Anti-aging yaşam biçiminde, yaşlanmaya neden olabilecek biyomedikal olayların düzenlenmesi, yaşlılık sonrası meydana gelen psikolojik değişikliklerin azaltılması ve insanların yaşlılıkta sıklıkla karşılaştığı hastalıklara yakalanmasının engellenmesi bulunmaktadır.

Beden ve yaşlanma ilişkisinin kültürel, biyolojik ve moral açıdan ele alınmasının önemi sosyal pratikler ve moral değerlerle de ilintilidir. Buna bir örnek vermek gerekirse bazı kültürler menopoz kavramını kadınlık işlevlerinin kaybedilmesi olarak açıklamaktadır. Böyle kültürlerde yaşlılık ve menopoz kaygı yaratmaktadır.a Bazı kültürlerde ise kadınlar menopoz dönemini çok sağlıklı ve psikolojik açıdan çok rahat geçirebilmektedir.

İnsanlar genellikle yaşlandıklarını kabul etmek istemezler. Bu tavırlarıyla iç ve dış görüntüsü arasındaki mesafeyi ortaya koymaktadırlar. Bu yüzden tıp teknolojisi alanında yaşanan gelişmelerden anti-aging konusuna giren gen biliminden estetik cerrahi uygulamalarına kadar çok sayıda tıbbi araştırmalar yapılmakta ve bu araştırmalar ilginin odak noktası olmaktadır.

Yapılan anti-aging araştırmalarının ortak yönünü ise doğru beslenme yöntemleri, doğru teşhis koyma, doğru yaşam tarzı, egzersiz ve benzeri uygulamalarla insan ömrünü ve yaşam kalitesini uzatmak oluşturmaktadır. Her birey değişik fiziksel, sosyal ve genetik özelliklere sahip olduğundan dolayı kişiye özgü yöntemlerin ve metotların oluşturulması anti-agingin başarıya ulaşmasının en önemli koşullarından birisini oluşturmaktadır.

Özellikle genlerle ilgili olarak yapılan araştırmalarda gelinen nokta anti-aging konusunda umut verici olmakla beraber etik sorunlar da bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki dengeli beslenmek, egzersiz ve stresten uzak durmak insan yaşamını 10-15 yıl kadar uzatabilmektedir. İnsanın yaşam süresinin daha fazla uzaması ise yapılan araştırmaların olumlu olarak neticelenmesi ile mümkün olmaktadır.

Sonuç olarak, anti-aging yaşlanmayı durdurmak olmadığı gibi yaşlılıkta bir hastalık değildir. Anti-aging yaşlanma sebebi olan biyomedikal gelişmeleri düzenlemek, yaşlanmanın yol açtığı psikolojik sorunları en aza indirmek ve kişilerin yaşlandığı zaman sıklıkla yakalandıkları yaşlılık hastalıkları riskini en aza indirmek amacını taşımaktadır.

Toplum sağlıklı yaşlanma konusunda bilgilendirilmeli ve kişilerde sağlıklı yaşlanma konusunda bilinç oluşturulması noktasında; yaşam değişikliklerinin yapılmasının büyük önemi vardır. Bu süreçte düzenli egzersiz ve dengeli beslenme alışkanlığı alternatif yaşam biçiminin merkezine oturtulmalıdır.

Uzm. Dr. Onur Oral