Tiroid Hakkında Her Şey

Vücudumuzun tüm fonksiyonların da görevi olan tiroid, hormonların hücrelerimize ulaşabilmesi için kan dolaşımında; hormon üreten, depolayan ve salgılayan bezlerden oluşan endokrin sistemin bir parçasıdır. Tiroid bezi, sindirim fonksiyonu, sinir sistemi, kas kontrolü,beyin gelişimi, ruh hali, metabolizma hızını düzenleyen ve etkileyen hormonları üretir. Dolayısıyla troid bezinde ki aksaklıklar tedavi edilmezse yaşam kalitemizi etkileyebilir.

Hipofiz “TSH hormonu” ile tiroit bezinin yeterince çalışıp çalışmadığını belirleyen bölümdür. Tiroit bezinin az çalışması durumunda ise ‘’hipotroidi’’ meydana gelmektedir. Hipotiroid rahatsızlığına sahip olan kişilerde kilo vermeye karşı direnç, kabızlık, sinir sisteminde ani iniş ve çıkışlar, yorgunluk, deri kuruluğu ve saçlarda matlık gibi sıkıntılar meydana gelmektedir.

Birçok beslenme faktörü, tiroid fonksiyonunu optimize etmede rol oynarken; hareketsiz yaşam hastalığın semptomlarını tetikleyebilmektedir. Dolayısıyla doktor, diyetisyen ve antrenör ile multidisipliner çalışmak tedavi için en sağlıklı adımdır.

Bu yazımızda troid rahatsızlığı olan bireyler için diyetisyen ve antrenör gözüyle dikkat edilmesi gerekenleri yapılan çalışmalar ile derleyerek kaleme aldık. Hazırsanız başlıyoruz

İyotlu Tuz Mu? İyotsuz Tuz Mu?

İyot, tiroid fonksiyonları için oldukça gereklidir. Otoimmün hastalık olan troitin en önemli nedeni iyot eksikliğidir.  Hem iyot eksikliği hem de fazlalığı önemli risklere sahipken; çocukluk döneminde yetersiz iyot alımı gelişim geriliğine sebep olmaktadır. İyot, otoimmün antikorları uyardığı için Haşimato hastalığı olan kişilerde semptom alevlenmelerine neden olduğuna yönelik bir takım çalışmalar mevcuttur. Dolayısıyla bu konuda iyot alımını ılımlı tutmada fayda var. Balık ve deniz ürünleri, mandıra ürünleri ve tahıllar başlıca iyot kaynaklarıdır.

Hormonlar İçin D Vitamini

Başlıca kaynağı güneş olarak bilinen D vitamini üzerine iyapılan çalışmalarda;  hastalar da D vitamini eksikliğinin Haşimato Tiroid ile bağlantılı  olduğu gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, düşük D vitamini seviyelerinin Haşimato’nun doğrudan nedeni mi yoksa hastalık sürecinin bir etkisi mi olduğu açık değildir. Fakat net olan şu ki D vitamini eksikliği hormon düzensizliklerine özellikle düşük leptin salınımına neden olabilmektedir. Leptin seviyesinde ki düşüklük açlık reseptörünü etkileyerek kilo kontrolünü tetiklemektedir.

Diğer dikkat edilmesi gereken nokta ise hipertiroidizm(tiroit hormonlarının fazla çalışması) , özellikle de Graves (zehirli troid) hastalığı, hipertiroidi hastalarında yaygın olarak bulunan D vitamini eksikliğinden kaynaklanan kemik kaybına neden olduğu bilinmektedir. Bu noktada çalışmalar D vitamini ve kalsiyum alımının önemini belirtmektedir.

Güneş dışında bazı D vitamini içeren besinler arasında yağlı balıklar, süt ve süt ürünleri, yumurta ve mantar bulunmaktadır. Ancak vitamin üretiminin miktarı mevsime ve enlemlere bağlıdır.

Hipertroidi hastaları bu vitamini aldıklarında, normal kalsiyum atılımını engellediği ve osteoporozun önlenebileceği bulunmuştur.

Selenyum Kaynağı Brezilya Cevizi

En yüksek selenyum konsantrasyonu tiroid bezinde bulunmaktadır. Tiroid fonksiyonuna entegre olan enzimlerin gerekli bir bileşeni olduğu gösteren selenyum, immün sistem üzerinde oldukça etkidir. Randomize plasebo kontrollü çalışmaların bir meta-analizi, Haşimato’lu hastalarda selenyumun hem tiroid antikor titreleri hem de ruh hali üzerindeki faydalarını göstermiştir. Toksin etkiye dikkat… Selenyumun aşırı alımı gastrointestinal rahatsızlığa neden olabilmektedir. Dolayısıyla takviyeler ile alınırken dikkatli olunmalı. Brezilya cevizi, ton balığı, yengeç ve ıstakoz gibi besinler selenyumdan zengin besinlerdir.

Baş Tacı B Vitamini Kompleksleri

Tüm B vitaminleri iyi tiroid işlevi için büyük öneme sahiptir, ancak hepsinin vücudumuzda farklı rolleri vardır. İşte B vitamini gruplarını içeren besinler ve etkileri.

Bl (Tiamin): Özellikle hipertroidi hastaları için ihtiyaç duyulur. Karaciğer, et, süt, kuru baklagiller, tahıllar (buğday, mısır, pirinç), ceviz, fındık, yumurta başlıca kaynakalarıdır.

B2 (Riboflavin): B2 vitamini eksikliği, tiroid ve adrenal bezlerin hormon salgılamasındaki tiroid fonksiyonunu baskılar.Başlıca kaynakları: Karaciğer, et, süt ve ürünleri, yumurta , peynir, balık, yeşil yapraklı sebzeler ve tahıllardır

B3 (Niasin): Endokrin sistemin dahil olduğu tüm vücut hücrelerini etkin çalışma düzeninde tutmak için gereklidir. Et, balık, kümes hayvanları, karaciğer, maya, tahıllar, kuru baklagiller ve yeşil yapraklı sebzeler B3 vitamini kaynaklarıdır.

B6 (Piridoksin): İyotun etkili kullanımı için oldukça önemlidir. Özellikle hipertroidi de B6 vitamini  içeriği yüksek besinler kas güçsüzlüğünü gidermede oldukça etkilidir. Diğer B grubu vitaminlerini içeren besinler gibi et, karaciğer, böbrek, tahıllar ve kuru baklagiller başlıca kaynaklarıdır.

B12:  B12 eksikliği zihinsel hastalığa, çeşitli nörolojik bozukluklara, nevralji, nevrit ve bursite neden olabilir.  Özellikle hayvansal besinlerde bulunan B12 vitamini (et ,süt, peynir, yumurta ve balık) bitkisel besinlerde etken bir şekilde bulunmaz.

Magnezyum; Her gün 1 avuç kabak çekirdeği

T4’ün T3’e dönüşümü için magnezyum gereklidir. İdrar nedeniyle bazı durumlarda Magnezyum kayıpları olabilmektedir.  Ayrıca rafine gıda ve kafein içeriği yüksek bir diyetin magnezyum kaybını neden olduğu söylenmektedir. Kabak çekirdeği en başlıca magnezyum kaynaklarındandır.

Bağışıklık Sistemi İçin Çinko

Araştırma, hem hipotiroidizm hem de hipertiroidizmin çinko eksikliğine yol açtığını göstermiştir. Aynı zamanda bağışıklık sisteminin işleyişinde rol oynayan çinko; obez bireylerde düşük çinko seviyeleri bulunmuştur.  Kuzu eti ve hindi eti çinko kaynaklarındandır.

Guatrojen Besinleri Fazla Tüketmeyin!

Brokoli, karnabahar ve lahana gibi sebzeler, hidrolize edildiklerinde veya parçalandıklarında doğal olarak goitrin denilen bir bileşiği serbest bırakırlar. Bu besinler vücudun iyot emilimini engelleyerek; troid hormonunun çalışmasını baskılar. Dolayısıyla goitrin, tiroid hormonlarının sentezini engelleyebilir.

Troid hastaları aşırı soya tüketimine dikkat etmeli…

Soya başka bir potansiyel guatrojendir. Soyadaki izoflavonlar tiroid hormon sentezini azaltabilir, ancak birçok araştırma soyanın tüketilmesinin yeterli iyot deposuna sahip insanlarda hipotiroidizme neden olmadığını ortaya çıkarmıştır.

Guatrojen Besin Tüketiminden Hemen Sonra İlaç İçmeyiniz!

Tiroid ilaçları söz konusu olduğunda, RD’lerin ilaçların ortak besin takviyeleriyle etkileşime girebileceğini bilmeleri önemlidir.

  • Kalsiyum takviyeleri, kafein ve lif alımı tiroid ilaçlarının uygun şekilde emilimini engelleme potansiyeline sahiptir, bu yüzden hastalar her ikisini de alırken zamanlamayı dikkate almalıdır. Çalışmalar özellikle kalsiyum takviyeleri ve tiroid ilaçlarının en az dört saat aralıklarla alınması gerektiği söylemektedir.
  • Kan şekeri kontrolü ve kilo kaybı için pazarlanan Krom pikolinat ayrıca tiroid ilaçlarının emilimini etkileyebilmektedir. Krom pikolinat kullanan bireyler, tiroid ilaçlarından üç ila dört saat sonra almalıdırlar.

Tek Başına Beslenme Tiroid Hastalığında Etkili Değil

Tiroid hastalığı ve sağlık hakkında ki devam eden çalışmalar, fiziksel aktivitenin önemini vurgulamaktadır. Virginia’daki Kaplan Entegre Tıp Merkezi’nde ve sertifikalı bir yoga eğitmenin gözlemi doğrultusunda tiroid bozukluğu olan hastalar da egzersizin önemi büyüktür. Yapılan bir çalışma da hipotiroidi hastaları ile kesinlikle egzersiz kilo alımı, yorgunluk ve depresyona yardımcı olurken; hipertiroidizm de kaygı ve uyku bozukluklarını düzenlemeye yardımcı olabildiği söylenmektedir.

Egzersiz Graves Hastalığında Etkili

Egzersizin kilo ve metabolizma üzerindeki belirgin etkisine ek olarak, Graves hastalığı olan hastalarla ilgili bir çalışma, yapılandırılmış bir egzersiz programının yorgunluk seviyelerinde çarpıcı gelişmeler gösterdiğini ve önemli ölçüde daha fazla hastanın nüks etmeden antitroid ilaçları almayı başarıyla durdurabildiğini bulunmuştur.

Tiroid hastalığı, istenmeyen kilo değişiklikleri, önemli kardiyovasküler riskler ve sağlıklı davranışların gelişmesini engelleyebilecek yorgunluk, ruh hali değişiklikleri ve gastrointestinal rahatsızlık gibi semptomlar nedeniyle benzersiz zorluklar ortaya çıkarır.

Diyetisyenlerin kalp-sağlıklı değişiklikler için gerçekçi hedefler koymaya ve hastalara danışmanlık yaparken düzenli egzersiz yapmaya odaklanmaları çok önemlidir. Bu kadar potansiyel besin eksikliği ve ilaçlar ve takviyelerle etkileşimler sayesinde, diyetisyenlerin en iyi sağlık sonuçları için hastalarını sağlık ekibiyle koordine olması önemli olacaktır.

Dart Training House