30 Tem Olimpiyat Oyunları: Irk, Din ve Cinsiyet Ayrımcılığı
Olimpiyat tarihi boyunca ırk, din ve cinsiyet üzerinden pek çok ayrımcılık yapıldı. Sansasyonel açılış etkinliği ile Paris 2024 Olimpiyat Oyunları hepimizin markajına girmiş oldu. Ancak, benim tadımı kaçıran en önemli husus, Rus ve Belaruslu sporcuların ülkeleri adına yarışamıyor oluşu. Uluslararası Olimpiyat Komitesi, bu sporcuların “Bireysel Tarafsız Atletler” (AIN) olarak yarışmalarına izin veriyor, ancak bayrak, marş ve ülke renkleri tamamen yasak. Madalya kazanmaları halinde milli marşlar çalınmayacak.
Bu süreçte ise İsrailli sporcular oyunlarda yer almaya devam ediyor. Konu İsrailli sporcular değil çünkü spora politik unsurların bulaşmaması Olimpiyat ruhu içinde çok değerli. Tüm ülkelerin atletleri, binbir emekle hazırlandıkları ve sporun en büyük müsabakası olan Olimpiyatlarda özgürce yarışabilmeliydi. İsrailli MMA dövüşçüsü Haim Gozali, sosyal medyada bir füzenin üzerine Müslüman sporcuların ve bir sanatçının ismini yazdığı oldukça provokatif bir paylaşımda bulundu. Bu olay, sporda siyasi ve etik sınırların aşılması konusunda büyük bir tartışmaya sebep oldu. Ancak, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) şu ana kadar hiçbir adım atmadı. Gozali’nin bu davranışı, komite kararları geçmişe bir kere daha dönüp bakmama sebep oldu.
Daha da kalın puntolarla altını çizmek istediğim bir diğer konu ise tarih boyunca kadınlar adına alınan kararların utanç vericiliğidir. Bugün biraz bu konuya, biraz kadın sağlığı üzerinden yapılan cinsiyet eşitsizliğine, spora bulaşan politik unsurlara değinmek istiyorum. Her ne kadar yer yer kendi kişisel hesaplarımda bu vurguları yapsam da Dart’ın blog sayfasında ilk kez böyle bir dil kullanacağım. Sanıyorum ki buradan sonra sadece bu dili kullanacağım.
Tarihsel olaylara bir göz atalım.
Antik Olimpiyatlar Dönemi ve Kadınlar
Tabii ki Antik Yunan’da düzenlenen ilk Olimpiyat Oyunları kadınların katılımına müsade etmiyordu. Evli olan kadınların oyunları izlemesi bile yasaktı ve bu kurala uyulmadığı durumlarda çok ağır cezalar uygulanıyordu. Tamamen erkeklere yönelik bir etkinlik olarak görülüyordu. Heraia Oyunları, Antik Yunan’da kadınların katılım gösterebileceği nadir spor etkinliklerinden biriydi ve bakıldığında kadınların toplum içindeki rollerini ve haklarını yansıtan tek kültürel olaydı.
Modern Olimpiyatların Başlangıcı (1896-1928)
Paris 2024 açılış etkinliğinde adını bol bol duymuşsunuzdur modern olimpiyat oyunlarının kurucusu Pierre de Coubertin, kadınların spor yapmasını kesinlikle desteklemiyor ve onların katılımını engellemek için büyük bir çaba sergiliyordu. 1900 yılında yine Paris’te düzenlenen Olimpiyat Oyunlarında kadınlar ilk kez golf ve tenis gibi branşlarda yarışma fırsatı yakaladılar. Paris o sebeple modern olimpiyat tarihi için önemli bir yere sahiptir. 1928 yılına gelindiğinde Amsterdam’da ilk kez kadınlar atletizm ve cimnastik branşlarında yarışmaya başladılar.
Doğurganlık ve Spor Kısıtlamaları
1932 – 1980 dönemi bana göre modern olimpiyat tarihinin en kara yıllarıdır. Bu dönemde doğurganlık sebebiyle birçok kadın sporcuya kısıtlama uygulandı. Kadın sporcuların menstrüasyon ve hamilelik gibi biyolojik süreçleri spor performanslarını olumsuz etkilediği gerekçesiyle çeşitli kısıtlamalarla karşılaştılar. 1932 Los Angeles Olimpiyatları’nda kadın sporcu sayısı ciddi derecede azaldı ve birçok branşta yarışmaları yasaklandı.
1980’lerden Sonra Kadın Sporcuların Karşılaştığı Sınırlamalar
1980’lerden sonra kadın sporcuların olimpiyatlarda ve genel spor dünyasında daha fazla yer almaya başlamasıyla birlikte, birçok alanda ilerleme kaydedildi ancak kadın sporcular için hala bazı sınırlamalar ve eşitsizlikler gündemdeydi.
-
Eşitsiz Ödüllendirme ve Sponsorluk
Kadın sporcular, erkek sporculara göre daha düşük ödüller ve sponsorluk anlaşmaları ile karşılaştı. Bu durum, özellikle profesyonel spor dallarında belirgin hale geldi. Örneğin, tenis, golf ve futbol gibi spor dallarında kadın sporcuların kazançları erkek sporculara göre oldukça düşüktü.
-
Cinsiyet Testleri ve Biyolojik Ayrımcılık
Kadın sporcular için cinsiyet testleri uygulandı ve belirli hormon seviyeleri nedeniyle yarışmalardan diskalifiye edildi. Burada bir isme dikkat çekmek istiyorum: Caster Semenya, Güney Afrikalı bir orta mesafe koşucusu ve 800 metre dünya şampiyonu. Doğal olarak yüksek testosteron seviyelerine sahip ve pek çok tartışmanın gündemine oturmuş çok önemli bir isim. Uluslararası Atletizm Federasyonları Birliği (IAAF), belirli kadın sporcuların doğal testosteron seviyelerinin belirli bir sınırın üzerinde olması durumunda, bu sporcuların bazı kadınlar arası yarışmalarda yarışmasını yasakladı.
Diyebilirsiniz ki mevcut hormon seviyeleri sportif bir üstünlük sağlıyor. Ama aslında konu şu: bu özelliklere sahip sporcular, hormon seviyelerini düşürmek için tıbbi tedavi zorunluluğuyla karşılaştılar. Erkeklerde benzer uygulamalarla karşılaşmıyoruz. Semenya, bu düzenlemelere karşı hukuki mücadele vermiştir. 2019 yılında, Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS), IAAF’nin düzenlemelerini onaylamış ve bu düzenlemelerin kadın sporlarında rekabeti korumak amacıyla gerekli olduğuna karar vermiştir. Ancak bu karar, birçok insan hakları ve spor çevresi tarafından eleştiri ve tartışmaya açılmıştır.
-
Spesifik Spor Dallarındaki Sınırlamalar
Bazı spor dallarında kadınların yarışması yasaklandı veya sınırlı sayıda etkinlikte yer almalarına izin verildi. Örneğin, boks ve kayakla atlama gibi sporlar, kadınların olimpiyatlarda tam anlamıyla yer alması için uzun süre bekledi.
-
Medyada Temsil ve Algı
Kadın sporcular, medya tarafından genellikle erkek sporcular kadar temsil edilmedi ve başarıları daha az görünür hale geldi. Ayrıca, kadın sporcuların fiziksel görünüşlerine odaklanan haberler, sportif başarılarının önüne geçti. Göz atmak isterseniz; Paris 2024 Olympics , The World from PRX
1980’lerden Sonra Kadın Sporcuların Kazandığı Haklar
Kadın sporcular, yıllar süren mücadeleler sonucunda bazı spor dallarında erkek sporcularla eşit ödüller kazanmaya başladılar. Özellikle tenis, bu konuda öncülük eden spor dallarından biri oldu. Tenisin gönlümde ki yeri o sebeple hep biraz farklı olacak. 🙂 1980’lerden bu yana kadın sporcuların olimpiyatlarda yer aldığı branşlar ve katılım oranları arttı. 2012 Londra Olimpiyatları’nda, tarihte ilk kez her ülkenin kadın sporcuları temsil ettiği görüldü . Bu dönem, kadın sporcuların spor dünyasında daha fazla kabul görmesi ve eşit haklar elde etmesi açısından önemli bir evreydi, ancak hala aşılması gereken zorluklar ve eşitsizlikler bulunmakta. Devam etmekte olan Paris 2024 Olimpiyat oyunları da bununla ilgili “görünür” bazı adımlar attı.
Minnet ve Teşekkür
Türkiye Cumhuriyeti’nin olimpiyatlara katılımının 100. yılında, Paris 2024 Olimpiyat Oyunları’na 102 sporcuyla katıldık. Bu sporculardan 54’ü kadın ve 48’i erkek. Bu, Türkiye’nin kadın sporcu sayısının erkek sporculardan fazla olduğu ikinci olimpiyat oyunu. Özellike son yıllar göz önünde bulundurulduğunda bunun önemli bir dönüm noktası olduğuna inanıyorum.Kadın sporcuların başarıları ve ilham verici hikayeleri, hem ulusal hem de uluslararası alanda cinsiyet eşitliği mücadelesine büyük katkı sağlamaktadır. Bugün voleybol oynamak isteyen erkek çocukları giderek daha da özgür, futbol oynamak isteyen kız çocukları daha rahat hissetmeye başladıysa sebebi budur.
Kurucu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren kadınların toplumun her alanında eşit ve aktif bir rol alması gerektiğine inanıyordu. Atatürk’ün vizyonu ve kadınlara verdiği değer, Türkiye’nin spor alanındaki başarısının temel taşlarındandır. Atatürk, kadınların spor yapmasını teşvik etmiş ve onların toplumun her alanında güçlü bireyler olarak yer almalarını desteklemiştir. Bu bağlamda, Türkiye’nin 2024 Paris Olimpiyatları’nda kadın sporcu sayısının erkek sporculardan fazla olması, Atatürk’ün eşitlikçi ve ileri görüşlü politikalarının günümüze bir yansımasıdır. Onun mirası, bugün Türk kadın sporcularının uluslararası arenada elde ettikleri başarılarla yaşamaya devam etmektedir.
Yeliz Ümit
Egzersiz Uzmanı
Atletik Performans Antrenörü