‘’Meditasyon kız işi’’ diyenlere

Moleküler biyolojide çığır açan bir araştırmadan bahsetmek istiyorum; Telomerler. Son yıllarda Türkiye’de de üzerine konuşulan bir konu olsa da özellikle Amerika’da üzerinde çok fazla araştırma yapılan bu konu eminim hepinizin ilgisini çekecek.

 

Telomer, her bir DNA sarmalının ucunda bulunan ve kromozomları koruyan parçalardır. Başka bir ifade ile, DNA ve protein içeren uç bölgeleridir. Diğer kromozomsal DNA dizilerinden hem yapısal hem de fonksiyonel olarak farklıdırlar. Tüm yaşamsal organlarımız ve bağışıklık sistemimiz hücrelerden oluşur. Her hücremizde toplam 92 tane telomer mevcuttur.  Doğumdan sonra telomerler 10000 BP (base pair) iken, yetişkinlikte 7000’e, yaşlılıkta ise 3000-4000 lere kadar düşer ve artık hücrelerimiz görevlerini yapamaz hale gelirler.

1960’larda Dr. Hayflick tarafından yapılan bir araştırmanın sonucunda, insan en iyi koşullarda yaşasa bile, yaşam süresinin 125 yıldan fazla olamayacağı teorisi ortaya atılmıştır. 1980 yılından itibaren üzerine 10 binden fazla araştırma yapılan bu konunun önemi son yıllarda anlaşılmıştır.

 

Telomerlerin uzunluğunun muhafaza edilmesi sağlıklı yaşam anlamına geldiği kadar uzun yaşam anlamına geldiğinden, yaşlanmanın geciktirilmesi etkisi ile tıp dünyasının ilgi odağı haline gelmiştir. Nobel tıp ödülü almış Dr. Elizabeth Blackburn’un yaptığı araştırmalar, telomer yapısının bütünlüğünü korumaya yarayan telomeraz enziminin kanserle mücadelede önemli bir rol oynayabileceğini ve bunun gençlik iksiri olabileceğini göz önüne sermiştir.

Asıl üzerinde durmak istediğim konu, telomerlerin kısalmasını engellemek mümkün mü? Araştırmalar bunun sağlıklı yaşam kurallarını uygulamaktan geçtiğini söylüyor. Bir numaralı söylem ise stres. Stresin telomerlerin kısalmasında çok büyük etkiye sahip olduğunu söyleyen araştırmacılar buna bir isim de vermişler: ‘’Telomer Törpüsü.’’ Dr. Blackburn, telomerler ile ilgili kitabında stres ile başa çıkmanın en iyi yöntemlerinden ikisinin meditasyon ve nefes egzersizleri olduğunu yazıyor.

 

Bildiğiniz gibi her gün kafamızdan 60 bin ile 80 bin arasında düşünce geçiyor. Gece uykusu ile fizyolojik olarak dinlensek te psikolojik olarak dinlenmediğimiz artık kanıtlandı. Harvard Tıp Fakültesine bağlı olarak çalışan Benson-Henry Enstitüsünün ve Dr. Blackburn’un araştırmalarına göre her gün düzenli meditasyon yapanların sadece stresle baş etme konusunda değil, aynı zamanda biyolojik yaşın en temel göstergelerinden olan telomer uzunluğu dahil biyolojik yaşın gerçek göstergesi kabul edilen parametrelerde kısa sürede dramatik iyileşmeler kaydettiklerini kanıtladı. Meditasyonun yapılmaya başlandığı ilk haftadan itibaren uyku kalitesinin ve gençlik hormonu olarak bildiğimiz DHEA hormonlarının salgılanmasının arttığı ortaya çıktı. Gelelim meditasyonun diğer faydalarına…

  • Stresi giderir.
  • Kalp çarpıntılarını hafifletir.
  • Fiziksel ve zihinsel detoks yapar.
  • Özünüzle bağınızı kuvvetlendirir.
  • Yüksek tansiyonu indirir ve kan basıncını azaltır.
  • Odaklanma yeteneğinizi arttırır ve konsantrasyonu yükseltir.
  • İlişkilerinizi iyileştirir ve geliştirir.
  • Kaygı, endişe ve muhtelif korkularınızı azaltır.
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir.

 

Günlük rutininize katarak hayatı daha anlamlı ve keyifle yaşayabileceğimiz ispatlanarak literatüre geçtiyse bize düşen ise sadece başlamak. Birçok meditasyon tekniği var. Kendinize en yakın geleni, bilincinizi yapmaya ikna edeni bulun ve tez zamanda başlayın derim.

 

Yeni yılın yeni başlangıçlara vesile olması dileğimle…

 

Dr. Pınar Salahoğlu 

Bütünsel Yaşam Uzmanı